13 Aralık 2013 Cuma

ZİHİNSEL MUHASEBE

Zihinsel muhasebe,mevcut koşullar değişince paraya bakış açımızı değişirme eğilimimizdir.Parayı zihinsel olarak başka hesaplara aktarmaya olan yatkınlığımız,onu nasıl kullandığımızı tanımlar.Mesela,eşinizle gittiğiniz bir akşam yemeğinden eve döndüğünüzü düşünün.Bebek bakıcısının ücretini ödemek için elinizi cebinize attığınızda cebinizde olduğunu düşündüğünüz 500 TL yok.Bebek bakıcısını evine bırakırken yolda bir bankamatiğin önünde durup 500 TL çekiyorsunuz.Ertesi gün de dün bulamadığınız 500 TL ortaya çıkıyor.Eğer siz de diğer insanlar gibiyseniz bu para size piyangodan çıkmış gibi gelebilir.Her ne kadar her iki 500 TL de banka hesabınızdan ve sıkı çalışmanızın ürünü olarak gelmiş olsa da,elinizdeki bu 500 TL sanki bir hediye ve rahatça harcayabilirsiniz.
Richard Thaler bu kavramı göstermek için ilginç bir şey denemiştir.İşe 2 grupla başlıyor ve ilk gruba 30 dolar vererek iki seçenek sunuyor.
1-Parayı al ve git veya
2-Kazanırsan 9 dolar alacağın ve kaybedersen 9 dolar vereceğin bir yazı tura at.
Çoğunluk(%70) yazı tura atıyor,çünkü en kötü olasılıkla ellerine 21 dolar geçeceğini düşünüyor.
Para verilmeyen diğer grubun seçenekleri farklı
1-Kazanırsan 39 dolar,21 dolar alacağın bir yazı tura veya
2-Yazı tura atma,30 dolar al git.
Yarısından fazlası(%57) 30 doları alıp gidiyor.Her iki grup da tamı tamına aynı parayı aynı olasılıklarla kazanma şansına sahipti,ama durum farklı bakış açılarından ele alındı.
Örneğin,kötü performans gösteren hisseleri satmayışımızın bir nedeni de zihinsel muhasebe,çünkü satmazsak zararı realize etmiş olmuyoruz.Diğer güçlü bir bağ da riskle alakalı.Bedava parayla daha fazla risk alıyoruz.Daha geniş bir çerçevede bakarsak,zihinsel muhasebe etkin piyasalar kuramının zayıflığını vurguluyor,çünkü piyasa değerleri sadece mevcut bilgiler ışığında değil,aynı zamanda insanların o bilgileri nasıl öğüttüğüne göre belirleniyor.



9 Aralık 2013 Pazartesi

PHILIP FISHER

Warren Buffet'in hayatına yön veren 4 kişiden biridir.Fisher öğrenciyken periyodik olarak profesörüyle birlikte şirketleri ziyaret etmesi gerekiyordu.Fisher'a göre haftanın o vakti onun için en iyi dersti.
Fisher o deneyimle ortalamanın üzerinde potansiyeli olan ve iyi yönetime sahip şirketlere yatırım yaparak büyük kazançlar elde edilebileceğini gördü.Ortalamanın üzerinde potansiyeli olan şirketler de Fisher'ı en çok etkileyen özellik,bir şirketin yıllar boyunca satış ve karlarını ortalamaların üzerinde artırma yeteneğiydi. Bunu iki öğe körüklüyordu: Arge'ye önem vermek ve etkili bir satış teşkilatı.Fisher'a göre,bir şirket mükemmel ürün ve hizmetler geliştirebilirdi,ama bu ürün ve hizmetler uzmanca pazarlanmazsa arge gayretleri asla kara dönüşemezdi.
Fisher'a göre şirket dünyanın satışını yapsa bile kar etmiyorsa işe yaramazdı.Dolayısıyla bir şirketin kar marjlarını,o marjları artırmak ve korumak için harcanılan çabayı ve son olarak da maliyet analizi ve muhasebe kontrollerini inceler.
Fisher'a göre hiçbir şirket maliyetleri parçalara ayırıp her bir üretim sürecinin maliyetini anlamadan karlılığını koruyamaz. Bunu yapabilmek için yeterli muhasebe kontrolleri ve maliyet analizi gerekir.
Fisher'ın bir şirketin karlılığı üzerindeki duyarlılığı başka bir mevzuya daha bağlıdır:İleride yeni sermaye finansmanına ihtiyaç duymadan büyüyebilme yeteneği.Eğer bir şirket sadece yeni hisse çıkararak büyüyorsa,dolaşımdaki hisse sayısının artması şirketin büyümesinin hissedarlara getireceği faydayı götürür. Yüksek kar marjlı şirketler.dahili fonlar üreterek mevcut hissedar değerini sulandırmadan büyümeye koruyabilirler.
Fisher'in önde gelen şirketleri belirlemek için kullandığı 2. ölçüt şirketin yönetim kadrosunun kalitesidir.İyi yöneticilerin,mevcut ürün ve hizmetlerin olumlu etkileri geçtikten sonra bile satışları artırabilecek ürün ve hizmetler geliştirmeye kararlı yöneticiler olduklarına inanıyordu.
Fisher ayrıca işin başında doğru dürüst bir yönetim olup olmadığını da sorgular.Yöneticiler hissedarların güvenilir temsilcileri olarak davranıyorlar mı yoksa sadece kendi çıkarlarını mı koruyorlar?Buna çok dikkat ederdi.
Fisher'a göre yönetimin niyetini belirlemenin bir yolu,hissedarlarla nasıl iletişim kurduğunu izlemektir.Fisher için yöneticilerin güçlüklere nasıl tepki verdiği onların niyetleri hakkında çok şeyi ortaya çıkarır.
Fisher'a göre bir şirketin başarılı olması için yönetimle çalışanlar arasındaki ilişki de iyi olmalıdır.Çalışanlar,şirketin iyi bir yer olduğuna inanmalıdır.Yönetici kadroları,terfi etmenin kayırmayla değil yetenekle geldiğini bilmelidir.
Fisher yatırım yapmak için bir şirketin sadece mali tablolarının incelenmesinin yetmeyeceğini savunur.Akıllı yatırım yapmanın başlıca adımlarından biri de,şirketi iyi tanıyanlardan mümkün olduğu kadar çok bilgi almaktır.Burada Fisher ''benden bir şey kaçmaz'' politikası güttüğünü ifade eder.Günümüzde buna fısıltı gazetesi de denilebilir.Bu doğru yapıldığı taktirde,yatırımcıların çok karlı yatırımları belirlemesine yarayacak müthiş ipuçları bulunur.

BENJAMIN GRAHAM

Warren Buffett'in hem resmi hem de gayri resmi eğitiminden sorumlu 4 kişiden biridir.Graham finansal analizin duayeni olarak da bilinir.Ona bu imtiyaz tanınmıştır;çünkü kendisinden önce finansal analiz diye bir meslek yoktu.Graham'ın en ünlü 2 eseri Security Analysis(Güvenlik Analizi) diğeri de The Intellligent Investor'dır(Akıllı yatırımcı).1934 yılında yayınlanan Security Analysis de anlatmak istediği mevzu,iyi seçilmiş,makul fiyatlardan alınmış ve çeşitlemeli bir hisse senedi portföyünün sağlam bir yatırım olabileceğidir.Graham'e göre gerçek bir yatırımın 2 önemli özelliği vardı:Anaparanın güvenliği ve hoşnut edici bir getiri oranı.Bizi bu güvenliğin mutlak olmadığı hakkında uyarıyor,anormal koşullarda en güvenli tahvilin bile ödenemeyeceğini söylüyordu.Dolayısıyla,yatırımcılar makul koşullarda güvenilir yatırımları aramalıydı.İkinci özellik hoşnut edici getiri oranı yalnız bir getiriyi değil,fiyatta da bir değerlenmeyi içerir. Graham ''hoşnut edici''deyiminin soyut bir özellik olduğuna değinir.Getiri herhangi bir miktar,hatta düşük bile olabilir,yeter ki yatırımcı belli bir seviyede mantıklı davransın ve yatırımın tanımına bağlı kalsın. Graham sağlam bir yatırım konseptini ''Güvenlik marjı'' adını verdiği bir parolaya indirgedi.Temelde,eğer hisse senetleri nedeni ne olursa olsun,gerçek değerlerinin altında satılıyorsa ortada ona göre bir güvenlik marjı vardı.
Graham için asıl test,güvenlik marjı kavramını hisse senetlerine uyarlamaktı.Ona göre,bir hisse senedinin fiyatı ile o şirketin içsel değeri arasındaki fark yeteri kadar büyükse,hisse seçimi için güvenlik marjı kavramı kullanılabilir.
Graham bir şirketin değerini belirlemede en önemli öğenin o şirketin gelecekteki kazanç potansiyeli olduğunu kabul ediyordu.Ama bu kesin bir hesaplama değildi.Yani bir şirketin içsel değeri,o şirketin kazançlarını tahmin edip o rakamı uygun bir kapitalizasyon faktörüyle çarparak bulunabilirdi.Bu faktörü veya çarpanı,şirketin kar etme kapasitesi,varlıkları,kar payı ödeme politikası ve finansal sağlığı etkiliyordu.
Graham'e göre iki yatırım kuralı vardı. Birinci kural ''kaybetme'' ikincisi de ''birinci kuralı unutma''. Birinci yaklaşım,bir şirketi net varlık değerinin üçte ikisinden az bir fiyata satın almaktır.İkinci yaklaşım ise düşük fiyat/kazanç oranlı hisselere odaklanır.
Graham bir şirketin fabrikaları,mülkü ve ekipmanlarına fazla önem vermiyordu.Hatta şirketin tüm kısa ve uzun vadeli pasiflerini de çıkarırdı.Geriye sadece net varlıklar kalırdı.Şayet hisse senedinin değeri bu hisse başı değerden az ise Graham'e göre güvenlik marjı vardı ve dolayısıyla alım yapılabilirdi.İkinci hisse alım yaklaşımı da düşük fiyatlı ve fiyat/kazanç oranlı hisselere odaklanır.Bunlara ilave olarak,şirketin bir miktar da net varlıkları bulunmalıdır.Diğer bir deyişle,şirketin borçlarının şirketin değerinden az olması gerekir.
Graham'in iki yaklaşımının da net varlık değerinin üçte iki fiyatında olan ve fiyat/kazanç oranları düşük hisseleri almak ortak özelliği olduğunu bilmeliyiz.Korku,fiyatların değerini düşürünce Horatius'tan alıntı yaparak ''Çoğu düşen yerine gelir ve şimdi yukarıdakilerin bir çoğu da düşecektir'' derdi.